Açık Yaralara Müdahale Edilmezse Ne Olur? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden
İstanbul’un kalabalık sokaklarında her gün yeni bir hikaye başlıyor. Toplu taşımada, işyerinde ya da sokakta karşılaştığımız her kişi, bizim gözümüzden belki de hiç fark etmediğimiz bir dünyayı taşıyor. Görünmeyen açık yaralar, sadece fiziksel değil, toplumsal yapının derinliklerinde gizli. “Açık yaraya müdahale edilmezse ne olur?” sorusu, bu toplumda her birimizin birer yaraya dönüşebileceğimiz bir gerçeği yansıtıyor. Hem bireysel hem de kolektif travmalar, göz ardı edildikçe daha derinleşiyor. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi konularla bağlantılı olarak, açık yaraların tedavi edilmemesinin sonuçları çok daha ciddi hale gelebilir.
Toplumsal Cinsiyet ve Açık Yaranın Derinleşmesi
Kadınlar, toplumda genellikle daha görünür yaralarla karşılaşır. İşyerindeki eşitsizlikler, aile içindeki şiddet, sokaklarda taciz, kadınların sürekli olarak varoluşsal bir tehdit altında hissetmelerine yol açar. Ancak, bu yaraların çoğu “görünmeyen” yaralardır; kelimelerle ifade edilmesi güç, travmalarla yoğrulmuşlardır. Her gün işyerinde, sokakta, evde kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele eden bir kadın olarak, açık yaraların tedavi edilmemesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum.
Bir gün sabah işe giderken, Topkapı’dan metrobüse binerken, önümdeki kadının rahatsız edici bir şekilde taciz edildiğine tanık oldum. Herkes görmemezlikten geldi. Kimse müdahale etmedi. Birçok insan, bu tür durumlarda genellikle “başkasının derdi”ni çözmeye çalışmaz. Bu, kadınların sürekli maruz kaldığı psikolojik ve fiziksel yaraların büyümesine neden olur. Bir yaraya müdahale edilmezse, o yara zamanla kangrene dönüşebilir.
Kadınların maruz kaldığı bu tür görünmeyen travmalar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin boyutlarını gözler önüne seriyor. Birçok kadının yaşadığı sürekli endişe hali, “açık yara”ların tedavi edilmemesinin ne kadar yıkıcı olduğunu gösteriyor.
Çeşitlilik ve Farklılıkların Maruz Kaldığı Yaralar
Toplumda var olan çeşitlilik, bazen herkesin eşit koşullarda yaşamadığını unutturmuyor. Bir LGBTİ+ bireyi olarak, sokakta, işyerinde ya da toplu taşımada yapılan küçük mikro saldırılar, bazen görünmeyen yaralara dönüşebiliyor. Toplumsal normlar, farklı kimliklere sahip bireyleri çoğu zaman yok sayıyor ya da dışlıyor. Bu “açık yaralar”, bazen en basit göz temasında bile hissedilebilen bir yaradır.
Birkaç hafta önce iş yerinde, bir toplantıya katıldım. Bir erkek arkadaşım, işyerinde cinsiyetçi bir şaka yaptı. Kimse müdahale etmedi. O an, küçük bir yaraydı belki ama bir araya gelerek, müdahale edilseydi, bu küçük yara büyümeden yok edilebilirdi. Oysa müdahale edilmedi, işte o küçük yaradan sonra, aynı davranış tekrarlandı. Toplumda çeşitliliği kabul etme konusunda hala çok yol kat etmemiz gerektiğini gösteriyor.
Çeşitlilik, sadece bir kavram değil, yaşamın ta kendisidir. Bu yüzden, her farklı kimliğe, her bireye saygı göstermek ve yaraların derinleşmesini engellemek gerekir.
Sosyal Adalet ve Açık Yara: Görünmeyen Çatlaklar
Sosyal adaletin sağlanmadığı bir toplumda, açık yaraların tedavi edilmesi zordur. Bunu, her gün yaşadığım sokakta, işyerinde veya sosyal çevremde fark ediyorum. Çalıştığım sivil toplum kuruluşu sayesinde, dezavantajlı gruplarla daha fazla etkileşimde bulunma fırsatım oldu. Genellikle, bu gruplar, toplumun çoğunluğunun gözünde daha az değerli sayılan insanlardan oluşur. Ancak, bu “görünmeyen yaralar”, bazen toplumun en derin yerlerinde patlamalara yol açabilir.
Bir arkadaşım, küçük bir mahallede yaşayan bir mülteci çocuğuydu. O, günlerce “yardım” dilenerek yaşadı, sokaklarda oynayarak büyüdü, ama kimse ona ciddi anlamda yardımcı olmadı. Toplumun gözünde, onun yarası küçüktü, ama gerçek şu ki, zamanla, o yara büyüdü, kangrene dönüştü. Birçok mülteci veya sosyal olarak dezavantajlı grup, benzer şekilde, toplumsal adaletsizlik nedeniyle açık yaralarla karşılaşıyor. Bu tür yaralar, müdahale edilmediği takdirde, sadece bireyleri değil, toplumun tamamını tehdit eden bir hal alabiliyor.
Sonuç: Müdahale Edilmezse Ne Olur?
Açık yaraların tedavi edilmemesi, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de yıkıcı sonuçlar doğurur. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çeşitliliği dışlama ve sosyal adaletsizlik gibi olgular, insanları sürekli olarak duygusal, psikolojik ve fiziksel yaralarla baş başa bırakır. Bu yaralar, zamanla toplumun genel sağlığını ve dengesini tehdit etmeye başlar.
İstanbul’daki her sokak, her köşe, her durak aslında birer mikrokozmosdur. Toplumsal yapıyı ve ilişkileri anlamak, bu açık yaraların görülmesine ve müdahale edilmesine yardımcı olabilir. Öyleyse, yaraların büyümesine izin vermemek için her birimizin sorumluluğu var. Müdahale etmeliyiz.